Ticaret savaşının kazananı olur mu?

  21.yüzyıl, büyük güç rekabetinin en yoğun ve keskin olduğu bir zaman dilimi olarak hatırlanacak. ABD ve Çin arasında şekillenen rekabetin ...

 


21.yüzyıl, büyük güç rekabetinin en yoğun ve keskin olduğu bir zaman dilimi olarak hatırlanacak. ABD ve Çin arasında şekillenen rekabetin özellikle ticaret alanında zuhur eden bir momentuma sahip olduğunu söylemek mümkün.

Öyle ki 2018’de Trump’ın fitilini ateşlediği ticaret savaşları, söz konusu rekabetin önemli mihenk taşlarından birisi olarak öne çıkmıştır.

1950 sonrası ABD, dünya imalat üretiminin %40’ını yapıyorken bu oran bugünlerde %23’e düşmüş durumda.

Çin ise 2004 yılında küresel imalat üretiminin yüzde 9'undan azını gerçekleştirirken 2023 yılı itibariyle küresel toplamın yüzde 29'una ulaşmış ve en büyük dört imalat ekonomisinin (ABD, Japonya, Almanya ve Hindistan) toplamından daha fazla üretmeye başlamıştır.

Bu asimetrik durum Birinci Trump döneminde yoğun ve kesif bir muharebe alanına dönüşmüştü.

İkinci Trump dönemi ile beraber ABD-Çin arasında cereyan eden ticaret savaşının jeopolitik sonuçları da olan yeni bir boyuta taşındığını görüyoruz.

"Önce Amerika" şiarı ile hareket eden Trump, Çin'den ithal edilen ürünlere yüzde 145'e varan ve ticareti anlamsız hale getiren gümrük vergileri uygularken Çin de ABD'den ithal edilen ürünlere yüzde 125'lik bir gümrük vergisi uygulamış ve "kararlı bir direnişin" ipuçlarını vermişti.

Trump'ın tüm dünya için muştuladığı gümrük vergilerini açıkladığı günü "Kurtuluş Günü" ilan etmesi ve akabinde küresel borsalarda meydana gelen yıkım, ABD yönetimini zor durumda bıraksa da Trump'ın "acı ilacı" içmeliyiz şeklindeki umutsuz tiradı oluşabilecek enflasyonist etkiyi meşru bir zemine çekme çabası olarak okunabilir.

Ama bunun reel anlamda ülkeye bir katkısı görünmüyor. Başkanlığında geçen ilk 100 gün en başarısız Başkanlık dönemlerinden birisi olarak zikrediliyor.

Peki Trump neyin peşinde?

Öncelikli hedefi ABD-Çin arasındaki kronik ticaret açığını kapatmak. Bir diğer önemli hedefi ise Amerikan iş gücünü Çin’in düşük maliyetli üretim rekabetinden korumak.

Ancak bu strateji, bir yandan Amerikan tüketicisinin sırtına ek maliyet bindirirken, diğer yandan Amerikan şirketlerinin arz zincirlerini de zorunlu rotalara sevk ediyor.

Bu aynı zamanda ABD imalat sanayi için de bir maliyet enflasyonu baskısı yaratıyor. Çünkü birçok firma ara malları Çin'den ithal ediyor.

Birçok ABD firması, Çin’deki üretim ve ihracat avantajlarına bağımlı olduğu için sektörel kârlılığı tehdit altında.

Çin tarafı ise Trump'ın gümrük vergisi hamlesini bir blöf olarak görüyor. Ticaret savaşının kazananı olmaz argümanından yola çıkan Çin için asıl mesele "kimin ilk tavizi vereceği" hususunda kilitleniyor.

Dolayısıyla "asla diz çökme" temalı dışişleri retoriği üzerinden ABD'ye rest çeken Çin, sahada kazandığını masada kaybetmek istemiyor.

Bu yaklaşımını sıfır toplamlı bir oyun yerine kazan kazan modelini savunarak geliştiren Çin taviz vermeden alternatif rotalar üzerinden diğer pazarlara özellikle de AB ile yapılacak anlaşmalara yöneliyor.

İki taraf da stratejik zafer iddiasını korumaya çalışırken, nihayetinde en fazla zararı kendi ekonomileri ve dünya ekonomisi görecek gibi.

Burada öne çıkan en akılcı adım, kapsamlı reform ve müzakerelerle orta yol bulacak bir diplomasiyi hızla devreye sokmak olmalı.

Trump, anlaşmaya yakın olduklarını söylese de Çin tarafında devam eden değerlendirme mesaisi hali hazırda devam ediyor.

Trump'ın "ticaret savaşları iyidir ve kazanması da kolaydır" şeklindeki "iş bağlama sanatına" (art of deal) atıf yapan iddialı söylemleri artık işlemiyor.

Çin, ABD ile tutuştuğu bu büyük güç rekabetinde 2018 yılındaki itidalli ve geri adım atmaya hazır tutumunu terk etmiş durumda.

Daha iddialı ve karşı duran bir Çin söz konusu.

Rusya ile derinleşen stratejik ortaklık ve BRICS’in öne çıkardığı çok kutuplu eğilim, küresel düzeyde önemli bir gelişim gösteriyor.

"Yenilen savaşçılar önce savaşa girer, ardından kazanmak için çabalar.” demiş Sun Tzu, Savaş Sanatı isimli eserinde.

Ticaret savaşı da giderek böyle bir rekabete dönüşmek üzere. Trump, başlattığı bu gümrük muharebesini cazip ve ses getiren bir anlaşma ile bitirmeyi tasavvur ederken Çin direnebildiği son hatta kadar dayanmak istiyor.

Aslında ticaret savaşlarında bir tarafın galip geleceğine inanmak, iktisat ve siyaset disiplinlerinin ilmî malûmât-ı zarûriyyesine göz yummak demektir zannımca.

Zira bu tarz çözümü imkansız muharebeler kısa vadede bir zafer vehmi yaratsa da uzun vadede bu savaşın bir kazananı olmayacaktır.

YORUMLAR

TÜM YAZILARI YÜKLE. YAZI BULUNAMADI. HEPSİNİ GÖSTER. DEVAMINI OKU: YANITLA İPTAL SİL By ANA SAYFA SAYFALAR YAZILAR TAMAMINI GÖSTER ÖNERİLER Etiketler ARŞİV ARAMA TÜM YAZILAR ARAMAYA UYGUN BİR YAZI BULUNAMADI ANA SAYFAYA DÖN PAZAR PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA CUMARTESİ PZR PZT SAL ÇAR PER CUM CMT OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCK ŞBT MRT NSN MAYIS HAZ TEM AĞT EYL EKM KSM ARL ŞİMDİ 1 DAKİKA ÖNCE $$1$$ DAKİKA ÖNCE 1 SAAT ÖNCE $$1$$ SAAT ÖNCE DÜN $$1$$ GÜN ÖNCE $$1$$ HAFTA ÖNCE 5 HAFTA ÖNCE TAKİPÇİLER TAKİP ET Bu yazı abonelere özeldir. 1: Sosyal medyada paylaştıktan sonra yazıyı okuyabilirsiniz. 2: Yazıyı okumak için sosyal medyada yaptığınız paylaşıma tıklamanız gereklidir. KODLARI KOPYALA HEPSİNİ SEÇ TÜM KODLAR KOPYALANDI Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy İçindekiler