NATO’nun Kuantum Sıçraması ve Churchill

  NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Chatham House isimli “düşünce merkezi” nde yaptığı "Daha İyi Bir NATO İnşa Etmek" başlıklı k...

 

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Chatham House isimli “düşünce merkezi”nde yaptığı "Daha İyi Bir NATO İnşa Etmek" başlıklı konuşma sıradan bir beyandan ziyade Churchill’in 1936 yılında Avam Kamarasında yaptığı konuşmayı akla getirdi: “Savunmamızı düzene sokacak zamanımız olacak mı yoksa artık çok mu geç?”

Churchill bu sözleri Almanya’nın yatıştırılması hususunda sarf etmişti. Rutte ise Batı’nın “akut tehdit” olarak tanımladığı Rusya ile ilgili Churchill’e atıf yaparak benzer bir çağrıda bulunuyor.

Rutte’ye göre Rusya beş yıl içinde NATO'ya karşı askeri güç kullanmaya hazır olabilir. Bu acilci yaklaşım NATO’nun retoriğinde hızlı bir dönüşümün gerekliliğine işaret ediyor.

Rutte'ye göre "Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran ile işbirliği yaptı. Ordularını ve yeteneklerini genişletiyorlar. Putin'in savaş makinesi hızlanıyor, yavaşlamıyor."

Rutte tam da burada bir “kuantum sıçramasından” bahsediyor. Bu, sadece savunma harcamalarında %5’e varan bir artış ya da füze kapasitesinde %400’lük bir sıçrama önerisi değil.

Aynı zamanda bir zihniyet değişimi.

Kuantum Sıçraması: Retorikten Stratejiye

Rutte’ye göre Rusya, NATO’nun yıllık cephane üretimini üç ayda üretebiliyor ve bu ciddi bir tehdit. Dolayısı ile artık mühimmat üretimi ve kritik altyapıların ihyasında bir zihniyet değişimi gerekiyor.

Amerika’nın uzun yıllardır NATO’nun bütün yükünü çektiğini belirten Rutte’ye göre sıra artık diğer üyelerde.

Rutte, "Artık Doğu ya da Batı yok. Sadece NATO var." cümlesi ile Çin ve Rusya gibi ülkelerin karşısına hızlıca tahkim edilmiş bir eksen kurulmasında geç kalındığının altını çiziyor.

“Küresel bir NATO”

Sadece Batı değil dünyanın her yerini bir cephe olarak değerlendiren küresel bir NATO tahayyülü bu. “Kendimizi kandırmayalım. Hepimiz artık doğu kanadındayız.” diyerek NATO için artık rubiconun geçildiğini ve geriye dönüş olmadığını gürültülü bir benzetme ile dile getiriyor.

Konuşmanın en can alıcı yönlerinden biri, Çin’e dair yapılan nükleer ve deniz gücü vurguları. 2030'a dek 1.000 operasyonel nükleer savaş başlığı ve 435 gemilik donanma öngörüsü, yalnızca Çin’in değil, NATO’nun da tahayyül ettiği savaşın doğasını gösteriyor bir bakıma.

NATO bu retorik ile küreselleşiyor. Uzun zamandan beri Çin konusunda zirvelerde yapılan çağrıların artık teyakkuz düzeyinde zikredilmesi de bu yüzden.

Türkiye de hem jeostratejik hem savunma endüstrisi açısından NATO içerisinde kritik bir konumda. Dolayısı ile bu çağrı Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.

NATO’nun Ontolojik Uyanışı

Rutte’nin özellikle “Hayalperest düşünce bizi güvende tutmayacaktır” sözü NATO’nun ontolojik bir yeniden inşa sürecinde olduğunu teyit ediyor.

“Daha ölümcül bir NATO” çağrısı bu çerçevede retorik bir radikalleşmeyi beraberinde getirirken soğuk savaş sonrası iyimserliğin yerini silahlanarak barışı koruma vizyonu alıyor.

Sözün özü NATO, artık müesses liberal düzenin yılgın bekçisi değil; Doğu’da kristalize olan yeni bir küresel asabiyye’ye karşı neredeyse kendince “ontolojik ve teolojik” bir uyanış yaşıyor.

Sonuç olarak NATO’nun bu çağrısı savaşa hazırlığın bir zorunluluk olduğunu savunan derin bir zihniyet dönüşümüne işaret ediyor. Churchill’in sesi, Avam Kamarası’ndan çıkıp NATO koridorlarında yankılanıyor.

NATO, Churchill’in ruhunu geri çağırıyor.