Pax Americana’nın Ardından: Çok Kutupluluğun Riskleri ve Fırsatları

  Çok kutupluluk bahsine bir önceki yazıda girmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim. Dünya düzeni artık ne tek kutuplu ne de çok kutupl...

 

Çok kutupluluk bahsine bir önceki yazıda girmiştim.

Kaldığımız yerden devam edelim.

Dünya düzeni artık ne tek kutuplu ne de çok kutuplu. Daha çok bir satranç tahtasından ziyade çok salonlu bir tiyatroya benziyor diyor Amitav Acharya.

Soğuk savaşın sona ermesinin ardından muştulanan Pax-Americana (Amerikan Barışı) ABD’nin öncülüğünde küresel ölçekte bir dominasyon kurmuştu.

ABD, siyasi ve ekonomik gücü ile kuralları koyarken müttefikleri de büyük bir coşku ve teveccüh ile mevcut düzeni destekliyordu.

Kurallara dayalı liberal düzenin korunması ABD ve müttefikleri tarafından bir kutsiyet bile kazanmıştı.

Hatta ABD-Çin rekabeti ile ilgili ABD cenahından gelen argümanlar genelde “kurallara dayalı olduğu iddia edilen mevcut düzenin” korunması yönünde şekilleniyordu.

Biden döneminde bu daha belirgin iken Trump daha savruk ve nobran bir dış politika yürütüyor.

Çin ve Rusya ise malumunuz çok kutuplu adil bir küresel düzenin mümkün olduğunu savunuyor bir süredir. Sınırsız bir dostluk üzerinden gelişen bu ortaklık jeopolitik bir kırılma yaratırken ABD hala muhteşem! günlerine geri dönmenin derdinde.

Zaten Make America Great Again (MAGA) sloganı, ABD’nin kendi şaşaalı dönemlerinin geride kaldığını zımnen kabul eden bir hatırlatmaya dönüştü.

Akademik dünyadaki tartışma daha serinkanlı.

Geçen gün Stimson Center tarafından yayınlanan An American Strategy for a Multipolar World (Çok Kutuplu Bir Dünya İçin Amerikan Stratejisi) başlıklı rapora göre ABD’nin kaynakları 1980’lerde savunduğu geniş uluslararası rolü sürdürmesi için artık mümkün değil.

Rapor bir adım ileri gidip “Washington, iddialı hedeflerini kısıtlı imkanlarla uyumlu hale getirmeli ve kaçınılmaz olan çok kutuplu dünyayı proaktif bir şekilde benimsemelidir” yorumu ile fazlası ile dikkat çeken bir argümantasyona sahip.

Çok kutupluluk meselesi sadece ABD’nin düşüşü ile açıklanabilecek bir olgu değil.

Çin’in meteorik yükselişi ve küresel hegemonya adayı olarak öne çıkmasının da bu olgunun belirginleşmesinde büyük katkısı var.

Stimson raporu; Çin, Hindistan, Endonezya ve Brezilya gibi nüfusu büyük ülkelerin ekonomik olarak hızla yükseldiğini vurguluyor.

2050’ye kadar bu “yükselen piyasaların” G‑7 ülkelerinden iki kat hızlı büyüyeceği de öngörülüyor.

Aynı rapor, ABD ve diğer gelişmiş ekonomilerin hızla yaşlandığını da tespit ediyor.

Bunlar zaten bilinen hususlar.

Yükselen güçler buna karşılık kurumsal bazı önerilerde de bulunuyor.

Çin, Rusya ve Hindistan’ın öncülüğünde kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS gibi mekanizmalar, Batı’nın 1945’ten sonra inşa ettiği kurallara dayalı düzenin karşısına dikilen alternatifler olarak görülüyor.

ŞİÖ blokunun üye ve gözlemcileri bugün dünya nüfusunun yaklaşık %40’ını, küresel gelirin de hatırı sayılır bir kısmını temsil ediyor.

Peki çok kutupluluk net bir “düzen” mi getirir?

Buna kesin bir cevap vermek zor. Şimdilik tablo, düzen kadar düzensizliği de içeriyor.

Hatta içinden geçilen durumu “çok kutuplu düzensizlik” olarak tanımlamak mümkün.

Yükselen güçler müesses nizam ile birlikte iş birliği çerçevesi oluşturmak yerine “silahlanma, ekonomik yaptırımlar, siber saldırılar ve vekalet savaşları” yoluyla karşılıklı rekabet yürütüyor.

Ukrayna ve Filistin’de devam eden savaşlar çok kutuplu düzensizliğin aynı zamanda kırılgan olduğunu da gösteriyor.

Bu düzensizlik, bölgesel rekabetleri daha da karmaşık hale getiriyor. Orta ölçekli ülkeler belirli bloklara sabitlenmek yerine farklı ittifaklar içinde kendilerini güvenceye almaya çalışarak riskten korunmaya çabalayan bir strateji izliyor.

Bu durumu mobilize eden en büyük aktör de her zaman olduğu gibi yine ABD.

Trump’ın geri dönmesi ile ABD, NATO üyelerinden GSYH’nin %5’i oranında savunma harcaması yapmalarını istedi. Bunun akabinde müttefikleriyle haksız ticaret anlaşmaları imzaladı.

Doğal olarak geleneksel ittifak ağı zayıflamış durumda.

Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımının yalnızlaştırıcı etkisi çok kutupluluğun oluşumunu hızlandıran bir etkiye sahip.

Bu sırada oluşan boşluğu Çin dolduruyor.

ABD’nin tercihleri bir anlamda çok kutuplu yapının ortaya çıkmasını kaçınılmaz hale getiriyor.

Geçtiğimiz günlerde yapılan ŞİÖ zirvesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping “egemen eşitliğe dayalı, düzenli ve eşitlikçi bir çok kutupluluk” çağrısı yaptı. Bu zirvede Hindistan’ın çizdiği olumlu tutum ABD ve müttefik ağının boşluklar bıraktığını gösteriyor.

Şi Cinping, ŞİÖ açılış konuşmasında örgütün “yeni türden uluslararası ilişkiler” modeli sunduğunu ve “daha adil küresel yönetişim ile kapsayıcı ekonomik küreselleşme” istediğini net olarak belirtiyor.

Putin ise çok kutuplu bir dünyanın yeni hegemonlar üretmemesi gerektiğini vurgulayarak tek kutuplu dünyanın son bulması gerektiğini söyledi.

İki liderin sözleri, eski devrin kapandığını ve yeni dönemde ‘hegemonsuz bir çok kutupluluk’ arayışını işaret ediyor.

Ancak bu çoklu güç ortamında düzensizlik ve riskler de artıyor. Jeopolitik çekişmeler ve güvenlik ikilemleri nedeniyle yanlış hesaplama ihtimali yükseliyor.

Bununla birlikte yeni durum, orta ölçekli devletler için daha fazla manevra alanı yaratabilir.

Fakat bu karmaşık denklemde başarılı olmak, gerçekçi dış politika hedefleri, stratejik çeşitlendirme ve esnek diplomasi gerektiriyor.

Sonuç olarak çok kutuplu dönemin kazananları sadece büyük güçler değil aynı zamanda çok boyutlu bir dış politika inşa edebilen orta ölçekli güçler de bu durumdan faydalanacak.

Hülasa, fırsat ve risklerle beraber yoğun bir belirsizlik hakim.

Hedley Bull’un The Anarchical Society (Anarşik Toplum) isimli eserinde dediği gibi düzen, uluslararası siyasette herhangi bir zamanda ya da yerde bulunabilir de bulunmayabilir de… Ya da daha fazla ya da daha az derecede mevcut olabilecek bir şey?

Kissinger’ın The Chance for a New World Order (Yeni Bir Dünya Düzeni İçin Fırsat) isimli makalesindeki sözleri ile noktalayalım:

“Öncelikler uyumlu bir sistemde buluştuğunda uluslararası düzen doğar; uzlaştırılamadığında ise düzen feci biçimde parçalanır.”

YORUMLAR

TÜM YAZILARI YÜKLE. YAZI BULUNAMADI. HEPSİNİ GÖSTER. DEVAMINI OKU: YANITLA İPTAL SİL By ANA SAYFA SAYFALAR YAZILAR TAMAMINI GÖSTER ÖNERİLER Etiketler ARŞİV ARAMA TÜM YAZILAR ARAMAYA UYGUN BİR YAZI BULUNAMADI ANA SAYFAYA DÖN PAZAR PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA CUMARTESİ PZR PZT SAL ÇAR PER CUM CMT OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCK ŞBT MRT NSN MAYIS HAZ TEM AĞT EYL EKM KSM ARL ŞİMDİ 1 DAKİKA ÖNCE $$1$$ DAKİKA ÖNCE 1 SAAT ÖNCE $$1$$ SAAT ÖNCE DÜN $$1$$ GÜN ÖNCE $$1$$ HAFTA ÖNCE 5 HAFTA ÖNCE TAKİPÇİLER TAKİP ET Bu yazı abonelere özeldir. 1: Sosyal medyada paylaştıktan sonra yazıyı okuyabilirsiniz. 2: Yazıyı okumak için sosyal medyada yaptığınız paylaşıma tıklamanız gereklidir. KODLARI KOPYALA HEPSİNİ SEÇ TÜM KODLAR KOPYALANDI Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy İçindekiler