Büyük Yanılsama: Liberal Düşlerin Enkazında Çin Rüyası

  Lao Tzu, ‘büyük bir devleti yönetmek küçük bir balığı pişirmek gibidir’ der. Fazla kurcalarsanız dağılır. Yanlış anlamalar ve plansız hes...

 Lao Tzu, ‘büyük bir devleti yönetmek küçük bir balığı pişirmek gibidir’ der.

Fazla kurcalarsanız dağılır.

Yanlış anlamalar ve plansız hesaplamalar büyük devletleri bile istemedikleri durumlara sürükleyebilir.

ABD Başkanı Trump’ın ilk döneminde ulusal güvenlik danışmanlığı yapmış John Bolton’un geçtiğimiz günlerde Harvard Kennedy School’da yaptığı konuşmada ABD’nin Çin’i yanlış anladığını” söylemesi aklıma Mearsheimer’ın Büyük Yanılgı: Liberal Hayaller ve Uluslararası Gerçekler (2018) isimli eserini getirdi.

Mearsheimer bu eserinde şunun altını çizmişti:

“Bugün ABD’nin yükselen bir Çin’e ya da Britanya’nın I. Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda yükselen bir Almanya’ya nasıl baktığını düşünün. Amerikan liderleri, Çin’in gelecekteki niyetlerini kesin olarak bilemezler.”

Yine Mearsheimer’a göre ABD, Çin’i liberal düzene entegre etmenin onu “sorumlu bir paydaş” yapacağını varsaydı. 

O varsayım bugün paramparça olmuş durumda.

Washington yıllarca, “orta sınıf yükseldikçe Çin demokrasiye yaklaşır” argümanına sarıldı.

Buna karşılık Pekin devlet kapitalizmini teknolojiyle harmanladı ve küresel ağırlığını adım adım büyüttü.

Aslında Bolton da bu noktada Mearsheimer ile aynı fikirde. Ama bir ekleme yapmadan edemiyor.

Bolton’a göre asıl tehlike Çin’in Rusya ve ABD’ye yakın ya da eşit düzeyde nükleer saldırı kapasitesi geliştirmesi.

Bunu 21.yüzyılda dünya barışına yönelik en ciddi tehdit olarak tanımlıyor.

Uluslararası ilişkiler disiplininde realist çerçevenin hemen arkasında kendisine yer bulan liberal anlatı uzun yıllar “karşılıklı bağımlılığın barış üreteceğini” savunan bir anlatıya dayadı sırtını.

Oysa bu bağımlılık modeli asimetrik olduğunda barış yerine baskı ve gerilim de üretebiliyor.

Çin örneğinde olduğu gibi pazar ölçeğinin büyüklüğü ve tedarik zincirlerindeki Çin ağırlığı “gerilim yayıcı” bir karakter kazandı.

ABD-Çin büyük güç rekabetinin “ticaret savaşları” üzerinden tetiklenmesi sürpriz değil.

Öte yandan bugün şahit olduğumuz durum sadece Çin’in olağan bir yükselişi değil.

Çin artık kuralları kendi yazmak istiyor.

Veri akışını kontrol ediyor, nadir madenlerden yarı iletkenlere netameli alanları politik ve tartışmalı bir zemine çekiyor.

Diğer yandan Rusya, İran ve Kuzey Kore ile flu bir eksen kurarak siyasi maliyeti azaltmanın peşinde.

Nükleerde yaşanan dengesizlik, hipersonikler, uzaydan erken uyarılar, komuta-kontrol belirsizlikleri vs hepsi yanlış anlama ve hesaplama risklerini olağanüstü derecede arttırıyor.

Bolton’un ABD, Çin’i yanlış anladı sözlerini bir de bu açıdan değerlendirmekte fayda var.

Liberal anlatının yanıldığı ve ABD’nin bu rekabette geç kaldığı ileri sürülebilir.

Ancak ben ABD’nin askeri kapasite ve müttefikler ağı açısından önde olduğu bir rekabette hala avantajlı olduğunu düşünüyorum.

Diğer alanlarda ise Çin’in bariz bir yükselişi var.

Burada dikkat edilmesi gereken husus ABD’nin Çin ile büyük güç rekabetinde tezahür eden karşı-hegemonya alanına müdahale edemiyor olması.

Çin-Rusya ilişkilerinin derinleşmesi, İran’ın bölgesel kapasitesi ve Kuzey Kore’nin resmi geçit törenlerinde boy göstermesi şeklinde inkişaf eden agresif bir karşı-hegemonya alanı büyük güç rekabetinin olası bir umumi harbe çevirme riskini çarpan hızlandıran şeklinde arttırıyor.

Şu anda total bir savaş yok ama her an savaşı “maliyetli bir ihtimal” kılacak kadar gergin bir ara dönem yaşanıyor.

Bütün bu resme baktığımız zaman 2030 yılının büyük güç rekabetinde belirleyici olduğunu görebiliriz.

Çin, ordusunu hızla modernize etmeye devam ederken tarihsel kerterizler almaya da dikkat ediyor. Yani 2030 ya da 2049 gibi tarihler Çin açısından önemli dönüm noktaları.

Bazı analizler, Çin’in 2030’a kadar nükleer kapasitesini ABD ve Rusya ile daha orantılı bir seviyeye taşıma potansiyelini değerlendiriyor.

Bu, stratejik denge açısından oyun kurucu bir hamle olarak öne çıkacaktır.

Dolayısı ile Bolton’ın “yanlış anladık” itirafı aynı zamanda ABD’nin zihnindeki liberal anlatının da çöktüğünün resmi gibi görünüyor.

ABD, Çin’in yükselişini bir gün kontrol altına alabileceği bir anlatı olarak düşündü hep.

Ama Çin, o anlatıyı alıp kendi rüyasına çevirdi.

Sosyalist piyasa ekonomisi gibi hibrit kavramlar ile kendini yeniden kurguladı.

ABD hatasının muhasebesi ile oyalanırken Çin çoktan kendi rüyasına doğru adımlarını hızlandırıyor.

Liberal bir yanılgının enkazı üzerinde hibrit bir hikaye yükseliyor.

YORUMLAR

TÜM YAZILARI YÜKLE. YAZI BULUNAMADI. HEPSİNİ GÖSTER. DEVAMINI OKU: YANITLA İPTAL SİL By ANA SAYFA SAYFALAR YAZILAR TAMAMINI GÖSTER ÖNERİLER Etiketler ARŞİV ARAMA TÜM YAZILAR ARAMAYA UYGUN BİR YAZI BULUNAMADI ANA SAYFAYA DÖN PAZAR PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA CUMARTESİ PZR PZT SAL ÇAR PER CUM CMT OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK OCK ŞBT MRT NSN MAYIS HAZ TEM AĞT EYL EKM KSM ARL ŞİMDİ 1 DAKİKA ÖNCE $$1$$ DAKİKA ÖNCE 1 SAAT ÖNCE $$1$$ SAAT ÖNCE DÜN $$1$$ GÜN ÖNCE $$1$$ HAFTA ÖNCE 5 HAFTA ÖNCE TAKİPÇİLER TAKİP ET Bu yazı abonelere özeldir. 1: Sosyal medyada paylaştıktan sonra yazıyı okuyabilirsiniz. 2: Yazıyı okumak için sosyal medyada yaptığınız paylaşıma tıklamanız gereklidir. KODLARI KOPYALA HEPSİNİ SEÇ TÜM KODLAR KOPYALANDI Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy İçindekiler